Fotoğraf Yolunda Yaratıcılığın Önündeki Asitler
Yaratıcılıkta sınır yoktur dedikten sonra, her türlü sınırı size çizen “ustalar”. Her konuda olduğu gibi, yaratıcılığın yolunu farkında ya da farkında olmaksızın yakan asitler ve bu yolda var olan tuzaklar.
Bu yazımı kendi yaşadıklarımı, gözlemlerimi ve sosyal ağ üzerinden yapmış olduğum çağrıma yanıt veren, “fotoğraf yolunda gelişiminizi durduran ya da motivasyon kaybına yol açan vakalar” başlıklı konuyu derleyerek oluşturdum.
Bir toplumda sanatçıların, bilim insanlarının, yaratıcı ve yenilikçi düşüncelerin ortaya çıkması için gereken temel ihtiyacın, aynen bir bitkinin verimli topraklara ihtiyacı gibi, elverişli bir ortam sağlanması ile olabileceğini düşünüyorum. Geçmişte ve günümüzde, sanatçı ve bilim insanı yetiştirebilen toplumlar hem bilimde hem sanatta yeni fikirlere olan hoşgörü ve bu yönde zihinleri dogmalardan uzak, sorgulayıcı özellikte eğitilmesini sağlayabilenler olmuştur.
Bugün maalesef bahsettiğim hoşgörülü yaklaşımdan uzak dogmalarla dolu bir coğrafyada yaşamaktayız. Bu sebeple, yetişen gerçek sanatçılar ve bilim insanları, devlet eliyle sistematik bir şekilde yetiştirilmeyip, münferit aileler ve sanatçının kişisel çabalarıyla ortaya ancak çıkabilmektedirler. Buna bağlı olarak sanatçı ve bilim insanı sayımız da son derece azdır.
İşte, gerçek sanatçının ve fotoğrafçının az olduğu ve genelde yeni fikirlere kapalı olan coğrafyamızda, kişi fotoğraf yolunda birkaç basamak çıktığı andan itibaren, başına pek çok vaka gelmekte, motivasyonu kırılmakta ya da tuzaklara düşüp, kendi özgün fotoğraf yolundan ayrılmaktadır.
Oysa bir fotoğrafçı, sonu olmayan kendine ait fotoğraf yolundaki merdivenini, nefesi yettiği ölçüde, yolundan ayrılmadan, çıkabildiği basamak kadar çıkmalıdır.
Hangi İnsanlardan Eğitim Almalıyız?
“İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.”
Jim Rohn’a ait olan bu sözü muhtemelen duymuşsunuzdur. Yaratıcılık ancak, yaratıcı beyinlerle beraber yeşerecek ve serpilecektir. Gerçekten de fotoğraf dünyasında beslendiğimiz kişileri ve kaynakları (okuduğumuz, dinlediğimiz, takip ettiğimiz) çok dikkatli seçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yaratıcılık konusunda beslendiğiniz kişiler, açık görüşlü olmayan, sanat tarihinden (hadi felsefe ve bilim tarihini geçtim) haberi olmayan, fotoğraf merdiveninde birkaç basamak çıkıp “ben oldum” diyenlerden seçiyorsanız, sizin var olan yaratıcı yönünüz de benzer şekilde körelecektir.
Bilginin içselleştirilmesi
Çevremizdeki bazı “Hoca” ‘ların, blog ya da kitap ağzı ile konuştuklarını, sahip oldukları bilgilerini henüz içselleştiremediklerini gözlemliyorum. Bir öğrencinin başına gelebilecek en kötü durumların başında, içselleştirilememiş, üzerinde yeterince sorgulanıp düşünülmemiş beyinlerden eğitim almasıdır.
"Yaratıcılıkta sınır yoktur" dedikten sonra, yaratıcılığı öldüren, öğrencilerin önüne her türlü sınırı koyan sığ düşünceli “Hoca” lar.
Kompozisyon Kuralları
Temel Fotoğraf dersine girdikten sonra, önünüze gelen şu “Kompozisyon Kuralları” başlığına bakalım.
Başlıkta yer alan “Kuralları!” sözcüğü beni benden almaktadır. Sanat sınır tanımaz dedikten ve başlama düdüğünü çaldıktan birkaç ders sonra, kompozisyon kuralları adında bir dayatma önümüze geliyor. İlerleyen zamanda, öğrencilerin çekimlerinden yapılan seçkiler de bu kurallar! baz alınarak yapılmaktadır.
Ne kuralı? Yani ben bu kurallara uymadan fotoğraf çektiğimde, bu fotoğraf olmayacak mı? Ben bu kuralların bir ya da birden fazlasını fotoğraflarımda barındırmak zorunda mıyım?
Peki ben bu kurallara uymak zorunda isem, kendimi ifade edebilmek istediğimde de bu kurallar üzerinden mi ifade etmek zorundayım.
Fotoğraf dünyamızda kural ile kaldıraç kavramı karıştırılmaktadır.
İnsanın genlerinde sahip olduğunu bildiğimiz, lakin nereden geldiğini tam olarak adını koyamadığımız, geometrik beğeni yaklaşımları mevcuttur. İşte bu yaklaşımların fotoğrafta yer alması, genel insan tabiatına daha uygun görsel algı oluşmasında bir kaldıraç görevi görmektedir. Başka deyişle, geometrik yaklaşımlar bizler için kural değil, birer kaldıraçtır.
Peki geometriyi doğru kullandığımızda, bu fotoğraflarımızın iyi olmasını garanti eder mi? Kesinlikle hayır. Ama fotoğrafın iyi olma olasılığını artırır. Fotoğrafın iyi olması yönünde bir adım atmış oluruz. Peki, bu durum zorunlu mu? Yani "kompozisyon kurallarını" uygulamak zorunlu mu? Tabi ki değil, bu size verilmiş olan sadece bir seçenektir. Eğer bu yaklaşımları uygulamayacaksanız, başka yaklaşımları uygulayarak yine kendinize ait fikirlerinizi yansıttığınız fotoğraflar çekebilirsiniz. Emin olun, bu riski almaya değer.

Antoine d'Agata
Öz-İçerik Fetişizmi
Bir fotoğrafı temelde iki yapı taşı vardır. Öz yani içerik ve biçim.
“Görsel bir dile sahip olan fotoğrafı anlamak için, biçim ve içerik bir arada değerlendirilmelidir. Biri diğerinin önüne geçse bile, fotoğraf üretmenin vazgeçilmez bir ikili yapısı vardır. Biçim ve içerikten oluşan bu ikili yapıda “biçim yapıtın algılanan dış gerçekliği olarak düşünülmekte, içerik ise biçimin iletmeye çalıştığı «mesaj» olarak değerlendirilmektedir”. Biçim, genelde içeriği oluşturan bir araç olarak görülmesine rağmen, fotoğraf estetiği ve gerçekliği temsili açısından biçim ve içerik arasında bir bütünlük bulunmaktadır.” 1
Ülkemizde maalesef öz (yani fotoğrafa konu edilen içerik) genelde dramatik boyutlarda abartılmaktadır. Öyle ki biçim ağırlıklı fotoğraflar, derslerde “Hoca” lar tarafından kabul edilmemekte veya küçümsenmektedir.
Ne klasik sanat tarihini, ne de modern ve çağdaş sanat tarihini içselleştirmemiş olan bu güruh, eğitimler verip, sadece kendi içerikli, gerektiği kadar biçimli, fotoğraflarının, ayrıcalıklı olduklarını öne sürmekte ve onun haricindeki biçime koşan fotoğrafları yok saymakta ya da dışlamaktadırlar.
Konuyu daha somut hale getirebilmek amacıyla, aşağıdaki örneği paylaşmak istiyorum.
Bir fotoğraf derneğinde, öğrencileri motive etmek amacı ile dernek içi ayın fotoğrafları seçkisi yapılmaktadır. Fotoğrafta, sokakta oynayan Suriye’li fukara çocuklar, gülerek oynadığı görülmektedir. Fotoğraf, öz-içerik ve biçim yönünden hayli etkili bir fotoğraftır.
Seçkiye gelen seçici, “bu çocukların hayatı bu fotoğrafta görüldüğü gibi mutlu değil, yanlış anlatım var” diyerek fotoğrafı reddetmiştir.
SPAIN. Andalucia. Seville. 1933.
Contact email:
New York : [email protected]
Paris : [email protected]
London : [email protected]
Tokyo : [email protected]
Contact phones:
New York : +1 212 929 6000
Paris: + 33 1 53 42 50 00
London: + 44 20 7490 1771
Tokyo: + 81 3 3219 0771
Image URL:
http://www.magnumphotos.com/Archive/C.aspx?VP3=ViewBox_VPage&IID=2S5RYD1B6V1O&CT=Image&IT=ZoomImage01_VForm
Henri Cartier-Bresson, Seville, 1933
Henri Cartier-Bresson’u mezarında ters döndürecek bu davranışın, ülkemizdeki öz-içerik fetişizminine güzel bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum.
Bence gelişmiş bir göz sadece şuna karar vermelidir, seçilmek için bu fotoğraf yeterince iyi mi, değil mi?
Ülkemizde yaratıcılığın önünde duran, fotoğrafta öz-içerik fetişizminin bir an önce sonlamasını umuyorum.
Sosyal Ağlarda Öğrenmek Adına Gruplara Üye Olmak
Ülkemizde büyükşehirlerin haricinde, iyi fotoğraf eğitmenlerine maalesef kolay kolay rastlanamamaktadır. Bu eğitmenlerden yoksun olan ya da bir şekilde öğrenme tutkusu ile yanıp tutuşan bir öğrenci, eninde sonunda fotoğrafları hakkında geri besleme almak amacı ile “Hoca”'ların yönetimindeki sosyal ağ gruplarına üye olmaktadır.
Bu, fotoğraf yolunda birkaç basamak yukarı çıkmış egosu şişmiş “Hoca” için son derece iyi bir fırsat. Yanına aldığı birkaç taraftarı ile birlikte, fotoğrafları alıp, fotoğrafın çekim anını sorgulamadan, fotoğrafları yerden yere vurabilmektedir. Grupta herkesin ortasında, fotoğrafı aşağılanan öğrenci, gururu ayaklar altın alınmış hisseder ve o aşamadan sonra ya fotoğraf çekemez ya da çekse de paylaşmaktan çekinir hale gelir. Gelişimi artık tıkanmış, ileriye gidebilmek için motivasyonu kalmamıştır.
Formasyon eğitimi bunun için vardır. Öğrencinin motivasyonunu, tutkusunu kırmaksızın geri beslemeler vermek ve ona kılavuzluk etmek için.
Öğrencinin fotoğrafı üzerinden kendi egosunu tatmin etmek isteyen eğitmenlerden ve onun kör taraftarlarından uzak durun. Size samimi geri bildirimler verecek, egosunu zapt etmiş, mümkünse formasyon eğitimi almış yeniliklere açık eğitmenlerin peşinden gidin. Büyük emekler verip, çektiğiniz fotoğraflarınızı, bu tür gruplarda paylaşarak olası bir motivasyon kaybına uğramayın.
Fotoğraf Dostlarım(!)
Fotoğraf yolunda basamakları tırmanırken, kimin gerçek dost kimin arkadaş olduğu ayrımı çok açık şekilde anlaşılır.
Çevrenizdeki fotoğrafçılarla, genelde benzer başarıları hedeflediğiniz için, er ya da geç zihinlerde onlara rakip haline gelebilirsiniz. Günün sonunda fotoğraflarınız diğer fotoğraf arkadaşlarınıza göre daha fazla fark edilmeye başlayabilir, yarışmalar kazanabilir, biryerlerde eğitmen olabilir, ciddi sergilerde fotoğraflarınız yayımlanmaya başlayabilir.
Beraber şehir şehir, hatta ülke ülke dolaştığınız arkadaşınız, sudan sebepleri bahane göstererek sizden uzaklaşabilir. Bırakın durumu size itiraf etmeyi, genelde bu durumu kendilerine dahi itiraf edemezler. Bu dostlarınız! tarafından tüm sosyal ağlardaki arkadaşlıklardan çıkarılmaya ya da engellenmeye hazır olun. Eğer ki, bir de gerçekten dost bilip, gerçek anlamda o kişiye bağlanmışsanız, sıkıntılı günler sizi bekliyordur. Oysa gerçek dostun sizinle olan ilişkisinde, başka bir ajandası ve hesabı yoktur, siz fotoğraf merdiven basamaklarını çıkarken, o da sizinle birlikte mutlu olur.
Biz fotoğrafçılar duygusal insanlarız, bu tip durumlarda kendimizi gereğinden fazla üzebiliriz ve motivasyonumuzu istemeden kırabiliriz. Yolda fotoğraf arkadaşlarımızı kaybetmeye hazır olmakta fayda görüyorum. Aksi durumda, bu kopuşlar sizi fotoğraftan dahi soğutabilir, ciddi motivasyon kaybına uğrayabilirsiniz.
Sosyal Ağlarda Paylaşım Sonrası
Sosyal Medyada bir paylaşım sonrası iki türlü geri bildirim alırsınız. Bunlardan ilki beğeni, diğeri ise eleştiridir.
Beğeniler size iyi gelecektir, ancak doğru yolda olup olmadığınız hakkında geri bildirim vermezler. Toplumlar, genelde klişe ile yenilikçi fotoğraf arasındaki farkı yakalayamaz. Bunu, size ancak fotoğraf hakkında iyi eğitim almış samimimi bir arkadaşınız ya da eğitmeniniz söyleyebilir. Siz çevrenizdeki, samimi, iyi eğitimli, yeni fikirlere açık gözlerin peşinden gidin.
Fotoğrafçılığın öğrenme eğrisindeyken, sosyal medyada bir fotoğrafı yayımlamadan önce, fotoğraf hakkında bilgisine güvendiğiniz kişilere mutlaka danışın. Danışma sonucunda olumlu geri besleme alıyorsanız yayımlayın. Zamanla ne yaptığınızı bilip, kendi yolunuzu tayin edebiliyorsanız, sadece tereddüt içinde olduğunuz fotoğrafları danışın. Beğenilip beğenilmemeyi aklınızdan çıkarın. Çünkü artık kendi yolunu çizen bir fotoğrafçısınız.
Sosyal Medyada Size Saldıranlar
En sık rastlanan tiplerdir. Bu hayatta ya teflon gibi olacaksın (sataşanların sözleri üzerinizden sizi etkilemeden kayıp gidecek), ya da sünger gibi olacaksın, her söyleneni üzerinde tutup, mutsuzluğa saplanacaksın.
Paylaşımlarınıza saldıran yazılara karşı, topu göğsünüzde yumuşatıp, taca atmanızı öneririm. Ağız dalaşına girmenin hiçbir anlamı yok. Ne siz ona sosyal ağda bir şey öğretebilirsiniz ne de o sizden bir şey öğrenebilir. Ne yollarda trafikteki insanlara eğitim verebilirsiniz, ne de sosyal ağlarda size sataşan insanlara.
Eğitim, insanın sadece almaya açık olduğu zamanda, saygı duyduğu insanlardan alabildiği bir aktarımdır.
Sosyal ağlarda, fotoğraflarınıza ya da size yapılan sözler size çarpıp zihninizden kaymalı, yok olmalı. Ona haddini bildirme hevesinde olmak, sizi sadece üzecektir. Ne o haddini bilecek, ne de siz bildirebileceksiniz.
Siz fotoğrafta kendi çizdiğiniz yolda, emin adımlarla ilerlemeye huzur içinde devam edin. Sosyal ağlarda sizi tartışmaya çekmeye çalışan insanlarda uzak durun.
Aidiyet Duygusu
Bu problem aslında kişinin kendisi ile ilgilidir. Bir gruba dahil olan ve kendini o gruba ait olduğunu düşünen kişi, o grup ile birlikte seyahat eder ve o grubun çekimleri ve beğenileri doğrultusunda fotoğraf üretir. Halbuki fotoğraf bireysel bir uğraştır.
Grup halinde aynı kadrajların çekildiği, fotoğrafın doğasına aykırı bu davranışı reddederek, en fazla bir ya da iki arkadaşınızla birlikte seyahatlere çıkmanızı, çekim esnasında ayrılmanızı ve yemek ve çay-kahve molalarında bir araya gelmenizi öneririm.

HIPA Büyük Ödülünü kazanan fotoğrafın arka planı! İçlerinden bir fotoğrafçının yarışmaya gönderdiği, bu sahnede çekilen fotoğrafa verilen ödül, 120,000 ABD $’dır
Amacınız kendinize ait bir fotoğraf yolu çizmekse, fotoğraf gruplarından uzak durun. Fotoğraf herkesin ayrı özgün yaklaşımda alması gereken bir yoldur.
Ekipman Satın Alma Gazı
Henri Cartier Bresson tüm profesyonel hayatını tek marka makine ve tek bir lens (50mm) ile geçirmiştir.
Şüphesiz, fotoğraf makinesi teknolojinin ürettiği en çekici bireysel ürünlerden birisidir. Fotoğraf makinesini ilk aldığınızda, sizde büyük bir motivasyon kaynağı oluşturur. Ta ki yeni modeli çıkana kadar. Günümüzde cep telefonları ve dijital fotoğraf makineleri öyle bir seviyeye ulaştı ki, fotoğraflarınız ne artık ilave piksele ne de ilave ISO hassasiyetine ihtiyaç duymaktadır.
Fotoğrafı fotoğraf yapan ne satın aldığınız yeni model bir fotoğraf makinesi ne de keskinliği dillere destan bir lensdir. Çünkü fotoğrafı yapan sadece ama sadece sizin birikiminizdir.
Klişe Resim-Fotoğraflar
Annenizin ya da babanızın beğendiği klişe resim-fotoğraflarla hiçbir yere varamazsınız. Bırakın ülkemizi dünyada da aynı “klişe fotoğraf” probleminin var olduğunu gözlemlemekteyim. Klişe fotoğraflardan medet umarak kaba saptamalarla yapılmış olan ve kendinizden özel bir şeyler katmadan çektiğiniz resim-fotoğraflar, sizi sadece sıradanlığa hapsedecek, farklı kılmayacaktır.
Ülkemde kullanılan klişe fotoğraflardan bazı örnekler.
- Gün batımı ya da gün doğumu fotoğrafları,
- Göl ya da deniz kenarında ağaçların ve yeşilliklerin bulunduğu yansıma fotoğrafları.
- Yaşlı teyze/amca ya da o bölgenin bakımsız, düşkün, saçı sakalı birbirine karışmış kişilerinin portreleri
- El sanatçıları / zanaatçıları portreleri
- Uzak doğu seyahatlerinden yerel portreler.
- Sisli ufukta kaybolan bir orman manzarası, sisli puslu bir göl, gün batımı-doğumu tozların uçuştuğu koyun sürüleri ve çobanı, koşan atların arkasında çıkardığı toz bulutunun olduğu bir aksiyon.
- Gölde manda üzerinde atlayan çocuklar
- Bir at yarışı, deve güreşi, yağlı güreş, koyun atlatma, spor müsabakaları, peşinde olunan en önemli şey, aksiyonun en can alıcı, en önemli, en artistik anını yakalamak..
Yarışmalar
Yarışmaları kazanmak adına, yarışma jürilerinin talep edebileceği fotoğrafları üretmeyi seçerseniz, kendi yolunuzdan ayrılıp, jüri üyelerinin zihinlerindeki fotoğrafları üretmeye ve seçmeye başlarsınız. Fotoğrafçının ürettiği ve seçtiği fotoğraflar, kendini ifade ettiği fotoğraflar olmalıdır, jüri üyelerinin zihinlerindeki fotoğraflar değil.
Para ya da şöhret için, bu tuzağa düştüğünüzde, emin olun, kendi fotoğraf yolunuzdan ayrılmış, gelecekte sadece jürilerin zihinlerini yakalamaya çalışan bir fotoğrafçıya sahip olursunuz. Oysa doğru olan, seçtiğiniz fotoğraf türüne ya da türlerine bağlı olarak, sadece seçtiğiniz yolda ürettiğiniz fotoğraflarınızın değerini ölçüp biçebilecek jürilerin olduğu yarışmalara katılmaktan geçmektedir.
Kendi özgün yolunuzda, yolunuza çıkan asitlere aldırmadan, tuzaklara düşmeden, kalıcı motivasyonunuzu sağlayarak ilerlediğinizde, zamanla fotoğraf merdiveninin basamaklarını çıktığınızı göreceksiniz. Basamakları çıktıkça, fotoğrafa olan tutkunuz daha da artacak ve kendinizi yeniledikçe, fotoğraflarınızda yeni fikirleri uygulamakta daha cesur hareket edebileceksiniz.
Sonu olmayan fotoğraf merdivenini, hayatınız boyunca büyük bir mutlulukla tırmanmanızı dilerim. Şunun da farkında olmakta fayda olduğu kanaatindeyim; mutluluk, kendinize biçtiğiniz fotoğraf yolundaki basamak hedefine ulaşmakta değil, kendinize biçtiğiniz fotoğraf yolunda tutku ile ilerlemektedir.
Haluk Safi,
Ağustos 2019