Sokak Fotoğrafçılığında Korkuyla Baş Etmek
Sokak fotoğrafçılığı geçmişime dönüp baktığımda, çektiğim fotoğraflar için değil, korkularımla yapmış olduğum mücadelede kaybedip çekemediğim kareler için üzülürüm.
Fotoğraf için sokağa çıkma zamanı geldiğinde içimi tatlı bir heyecan kaplıyor, bu bir sahne alma heyecanı. Geçmişte ise korku ve endişe kaplardı içimi. Sokağa çıkıp o ilk kareyi çektikten sonra bu endişe yavaş yavaş yok olmaya başlardı. Ne zaman öznemin beni fark etme olasılığı olduğunda, kalp atışlarım hızlanır, “ya beni fark ederse, fark edince ne yapacağım, ne diyeceğim? Ya bana atar yaparsa, küfür ederse, canım sıkılacak..çekmesem mi, bu kare de olmayıversin” diye düşünürdüm.
Sokak fotoğrafçılığını tutku ile seviyorum. Bir çekim sonrasında, evime, sevdiğim bir işi yapmanın verdiği huzurla dönüyorum. Bu benim meditasyonum, kendimi ifade etme biçimim. Neden bu süreç korku dolu, endişe dolu olsun ki. Her sokak fotoğrafı etkinliğim, huzur ve mutluluk ile sona ermeli.
Bir hedefim var, sokağa çıktığım zaman sıfır tartışma ile çekim sürecini kapatabilmek. Bunu yıllardır başarabiliyorum, evet bunun bazı yolları da mevcut. Okuduğum kaynaklardan ya da zaman içerisinde edindiğim tecrübeler, çekim sonrası benim huzurlu bir şekilde evime dönmemi sağlıyor.
Edindiğim bu bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum;
Önce nelerden korktuğunuzu keşfedin:
Azarlanma Korkusu
Çocukluğumuzdan beri ya da öğrencilik yıllarından beri kolay kolay azarlanmamışızdır herhalde. Çocukluğumuzda nasıl azarlanmaktan korkuyorsak, şu anda da durum çok farklı değildir büyük ihtimalle. Temel endişemiz, sokakta fotoğrafını çektiğimiz ya da çekmeye çalıştığımız kişiler, bizleri fark edecek ve tepki verip modumuzu düşürerek çekim günümüzü mahvedecekler.
Sokakta fotoğraf çekme stilinize göre bu durum meydana gelebilecektir. Eğer Bruce Gilden ya da Martin Parr gibi, öznenize 2-3 m den az bir mesafeden fotoğraf çekecek kadar yaklaşıyorsanız, ya da ‘‘Fotoğrafınız yeterince iyi değilse, olaya yeterince yakın değilsiniz demektir’’ şeklindeki Robert Cappa ‘nın sözünü dinliyorsanız (kaldı ki ben de dinlemenizi tavsiye ederim.), bu kaçınılmaz bir şekilde başınıza gelecektir. Mühim olan konu aslında bunun başınıza gelmesi değil, bu durumu nasıl yönettiğinizdir.
¨Ne çekiyorsun kardeşim, çekme, çekme..¨
Sokak fotoğrafçılığının, ana düsturlarından birisi, “görünmezlik” iksirini içmiş olmanız gerekir. Bütün önlemleri alsanız da, kimi zaman doğru kadrajı-kadrajları yakalayabilmek adına, kaçınılmaz şekilde, fark edileceksiniz. Bu aşamadan sonra sıra sizinle konuşmaya başlayan kişiyle, doğru bir biçimde iletişime geçerek, durumu yönetme zamanı gelmiştir..
Eğer fotoğrafını çektiğiniz kişi, yanınıza gelmiş ve söylenmeye başlamışsa, kendinizden emin bir şekilde (sakın ezilip büzülmeyin) ve gülümseyerek, şu argümanlar sıralanabilir.
-
¨Ben bir fotoğraf sanatçısıyım, bu güzel şehri fotoğraflıyorum. Merak etmeyin, ne polisim ne de gazeteciyim.¨ Bu argüman sizin gerçekten iyi niyetinizi karşı tarafa belirtecek ve karşı tarafı sakinleştirmeye genelde yetecektir. Bu argümanı kullanıyorum ve çok iyi çalıştığını söyleyebilirim. Karşı taraf yatışmaya başlarken, argümanınızı destekleyici sohbetinize devam edebilirsiniz.
-
¨Sergiye ya da yarışmalara katılacağım, şehrimizin fotoğraflarını çekiyorum, merak etmeyin, polis ya da gazeteci değilim.¨
Bu söylemlerinize rağmen, karşı taraf, fotoğrafınızı silmenizi istiyorsa; Eğer Türkiye deyseniz, inatlaşmayın, asla ama asla tartışmayın!! Fotoğraflarınızı makinenizin ekranından göstererek mülayim bir şekilde kesinlikle silin, surat asmayın, gülümseyin.. Nasıl olsa yenisini çekersiniz, sokaklar bizim.
Çünkü ülkemizde konu hukuk yoluna taşınırsa, hukuk alanındaki uygulamalar, sizin sanatçı olmanızla, kendinizi ifade etme biçimi olarak fotoğrafı seçmenizle ilgilenmeyecek, bu alanda daha çok şikayetçi kişinin talebini yerine getirme yoluna gidecektir.
Eğer yurt dışındaysanız, bulunduğunuz ülkedeki yasalarını okuyun. Örneğin Amerika da, kamuya ait olan alanlarda, sanat adına fotoğraf çekebilmeniz, yasalarla korunmuştur.
Darp Korkusu
Malum ülkemiz zorbalığın olduğu ve görüldüğü bir ülke. Gazete sayfalarının 3. sayfaları pek çok zorbalık haberleri içermekte. Bu durum da doğal olarak insanı tedirgin etmeye yetiyor. Merak etmeyin, fotoğraf çekiyorsunuz diye kimse size darp etmeyecektir. Yukarıdaki argümanları sıraladığınız zaman %98-99 oranında konu sulh ile çözülecektir. Darpa uğramanızın tek yöntemi, konuyu karşı tarafı sinirlendirecek şekilde tırmandırmaktan, dikleşmekten geçmektedir. Asla sinirlendirmeyin, kendinize güvenin ama mülayim olun. Yegane amacımız var, Sokağın güzel sahnesinden, mutlulukla ayrılmak, huzurlu bir şekilde, çektiğimiz iyi fotoğraflarla evimize dönmek.
Alçak gönüllü, mülayim, güler yüzlü sözler, krizleri yönetmenizi sağlayacaktır. Unutmayalım, hedefimiz, sıfır tartışma ile evimize dönmek.
Tuhaf, garip karşılanma korkusu
Herhalde içimizdeki tuhaf, garip algılanmaya yönelik duygular bu fotoğraf serisinden daha güzel anlatılamazdı. Tuhaf olma garip olma duygusu, hepimizin endişe duyduğu bir korkudur. Başkalarından farklı olma duygusu, reddedilme duygusu. Ancak bu hayat bize ait ve bizler kendimizi sokakta yakaladığımız karelerle ifade etme niyetindeyiz. Bizler başkalarının yüzlerinin peşinde değiliz, bizler sokakta, sokak fotoğrafçılığı adına en iyi enstantanelerin peşindeyiz. O enstantaneler bizim sokakta yakaladığımız müziğimizdir, şiirimizdir.
Biz başkaları bizim hakkımızda ne der diye endişe duydukça, bu endişe, tutku ile arzuladığımız fotoğrafları çekmekten bizi alı koyacaktır. Sokak fotoğrafı, biz sokak fotoğrafçıları için doğal olarak kendimizi ifade edebilmemizin en güzel yöntemi. Başkaları ne der diye yaşamaktan vaz geçip, kendi tutkularımızın peşinde koşmalıyız.
Neden İzin İstemiyorum
Sokak fotoğrafçılığının kırmızı çizgilerinden birisidir fotoğraflarda kurgunun yer almaması. Fotoğraflarınızda kurgu arttıkça, haberli çekimlere doğru yöneldikçe, fotoğrafınızın değeri sokak fotoğrafçılığı adına düşecek, fotoğrafınız sokak fotoğrafçılığından çıkıp, başka türlerde gezinmeye başlayacaktır. Elbette seçim sizin, bu durumda fotoğrafınız ya belgesel fotoğrafa ya sokakta üretilmiş çağdaş sanat fotoğrafına ya da bir gezi fotoğrafına dönüşecektir.
Sokak fotoğrafçılığında koştuğumuz hedeflerden birisi, kurgudan arınmış şekilde habersiz fotoğraflar üretebilmektedir. Bu bir doğaçlama müzik üretimidir, sokağın akışının yakalanmasıdır. Haberli çekim, bir jazz ya da emprovize müzik üreten bir müzisyene, al bu notaları çal demek gibi bir şeydir.
Oysa biz sokak fotoğrafçılığında doğaçlama müzik üretiriz, sokağın akışınındaki notaları, ölçekleri yakalarız ve biriktiririz. İşte bu notalar-ölçekler bizim emprovize müziğimizi oluşturur.
Haluk Safi, İstanbul, 2017
İzin almak, sadece fotoğraftaki doğallığı bozacak, sokak fotoğrafçılığının büyüsünü ortadan kaldıracaktır.
Göz göze gelmeyin
Fotoğrafını çekeceğiniz öznenizle çekim öncesinde göz göze gelmeyin. Başka bir şeylere bakıyormuş gibi yapın..
Çekim öncesi göz göze gelmek, hem çekimin haberli olmasına sebep olacak (fotoğrafın değerini düşürecek) hem de fotoğrafını çekmeden önce, kişinin ilgili aksiyon almasına sebep olacaktır.
Olası yegane göz göze geldiğiniz durum, öznenizin kameranıza baktığı, ¨an¨ fotoğrafı olmalıdır.
Haluk Safi, Paris, 2015
Görünmez Olun
Doğal fotoğraf çekebilmenin temel prensiplerinden birisi ortamda görünmez olabilmekten geçmektedir. Çekim öncesi, renkli, göze batan kıyafetlerden kaçının. Renkli kıyafetler ve gösterişli saçlar sokakta çevrenize, ¨ben buradayım, bana bakın¨ şeklinde mesaj verecektir. Bu sebeple, soluk ya da koyu renkli kıyafetler tercih edin, gösterişli saçınız varsa, saçlar bir kasket ya da benzer bir bere ile kapatmakta ya da toplamakta fayda görüyorum.
Haluk Safi, Urfa, 2015
Ancak asla hırpani ve yıpranmış kıyafetler giymeyin. Unutmayın, içine girdiğiniz ortam sizi ilk defa görüyor ve ilk izlenim çok önemlidir. Sizin pejmürde bir fotoğrafçı olarak algılanmanızı engelleyin.
Küçük, Siyah renkte makine kullanın
Evet, metalik renkli makineler özellikle retro stil olduğu zaman al benisi çok yüksek oluyor. Al benisi yüksek olan bir makine, sokakta diğer insanlar tarafından da fark edilecek ve sizin fotoğrafçı olduğunuzu tahmin edeceklerdir. Bu sebeple makine rengi seçerken, göze batmayan, komple siyah fotoğraf makineleri tercih etmenizi öneririm.
Günümüz aynasız makine ebatları, son derece küçük ebatlara inmiş ve DSLR odaklama hızıyla tam olarak baş edebilen hale gelmiştir. Bu sebeple, DSLR yerine aynasız makine tercih etmenizi öneririm. Bu sizin çok daha zor fark edilmenizi sağlayacaktır.
Bükülebilir LCD Ekran
Başınız önde çekim yaparken, çevrenizdeki insanların sizi ne kadar zor fark edebildiklerini anlayınca şaşıracaksınız. Karından, bükülebilir bir LCD ekrandan fotoğraf çekmeye başladığınızda, bu metodun gücü karşısında gerçekten memnun kalacaksınız. Son derece kalabalık ortamlara girip, istediğiniz kareleri alıp, ortamdan çıkabileceksiniz. Bu teknolojiden faydalanacak şekilde, fotoğraf makine seçimi yapmanızı tavsiye ediyorum.
Başka Bir Şeyler Çekim Yapıyormuş Gibi Yapın
Ortamda her halükarda fark edilme riskiniz varsa turist olun. Bir turist gibi giyinin. Bu durum size olan hoş görüyü çok büyük oranda artıracaktır. Bir turist her şeyin fotoğrafını çeker ve çekimin ilerleyen dakikalarında sizi görmezden gelirler. Bu size, çekimlerinizde büyük bir avantaj getirecektir.
Korkuyla Baş Etme Egzersizi Yapın
Sokaklarda kendi çekim özgürlüğünüzü elde etmek için, doğal olarak ilave egzersizler yapmanızı öneriyorum. Bu içinizde beslenen tereddütleri-korkuları yenmenizde yardımcı olacaktır.
Cesaret artırma egzersizi..
Turistik bir mekan seçin. Turistik mekanlar herkesin fotoğraf çektiği, ne çekiyorsun kardeşim demediği ortamlardır. Tipolojisi karizmatik olan, bir turistin fotoğrafını çekmeden önce, öznenizin doğrudan gözlerinin içine bakın ve fotoğrafını çekin. Size neden fotoğraf çektiğinizi sorarsa, kendinize güvenerek, gülümseyerek. “yüzünüz çok karizmatik ve bu yüzü çekmek istedim” şeklinde ifade edin. Bunu turistik noktalarda tekrar edin, hiçbir şey sormazlarsa, gülümseyip yolunuza devam edin. Bu egzersiz, tanımadığınız insanlarla olan iletişimizin güçlenmesinde büyük fayda sağlayacaktır.
İnsanların seyrek bulunduğu ortamlara gidin!:
Kalabalıklarda, kaybolma çok kolaydır. Bilmediğiniz, sakin sokaklarda fotoğraf çekmeye çalışın. Bu tür sokaklarda, fotoğraf çektikçe cesaretiniz artacaktır. Zaman içerisinde sokaklarda, çok daha kendinize güvenerek dolaşmanızı sağlayacaktır.
Sakin bir sokakta Bruce Gilden gibi fotoğraf çekin - İyi mi? :-)
Sonra gülümseyin ve durumu yukarıdaki argümanlarla yönetin. Sonucunda, fotoğrafı silmeden gülerek ortamdan ayrılmayı başarıyorsanız, artık sokakta sizi kimse durduramayacaktır. Artık her türlü durumu yönetebilecek beceriye sahipsiniz.
Kendine güvenen, güler yüzle konuşan, mülayim bir yaklaşım. Yegane hedefimiz var, çekimlerimizden sıfır tartışma ile, sıfır fotoğraf kaybı ile güzel evimize dönebilmek ve çekmiş olduğumuz fotoğraflarımızdan en iyilerini seçebilmek.
Haluk Safi
www.haluksafi.com
https://www.instagram.com/haluksafi/
Blog:
https://www.haluksafi.com/blog